استخلاف
الإمام
117- Liderin Vekil
Olarak Yerine Birini Bırakması
أنبأ بشر بن
هلال البصري
قال حدثنا
جعفر يعنى بن
سليمان قال
حدثنا حرب بن
شداد عن قتادة
عن سعيد بن
المسيب عن سعد
بن أبي وقاص
قال لما غزا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم غزوة
تبوك خلف عليا
بالمدينة
فقالوا فيه
مله وكره
صحبته فتبع
علي النبي صلى
الله عليه
وسلم حتى لحقه
في الطريق قال
يا رسول الله
خلفتنى
بالمدينة مع
الذرارى والنساء
حتى قالوا مله
وكره صحبته
فقال له النبي
صلى الله عليه
وسلم يا علي
إنما خلفتك
على أهلي أما
ترضى أن تكون
منى بمنزلة
هارون من موسى
غير أنه لا
نبي بعدي
[-: 8729 :-] Sa'd b. Ebi Vakkas
anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Tebuk savaşına gittiğinde
Hz. Ali'yi Medine'de bıraktı. Müslümanlar: "Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Ali'den usandı ve onun arkadaşlığını istemez oldu" diye
konuşmaya başlayınca Hz. Ali, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
arkasından gitti ve yolda yetişip:
"Ey Allah'ın
Resulü! Beni Medine'de çocuklar ve kadınlarla bıraktın. İnsanlar benden
usandığını ve artık arkadaşlığımı istemediğini söylemeye başladılar" dedi.
Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ali! Ben seni ailem
için geride bıraktım. Yanımdaki konumunun Harun'un, Musa'nın yanındaki konumu
gibi olmasını istemez misin? Ne var ki benden sonra peygamber
gelmeyecektir" buyurdu.
Tuhfe: 3858
استخلاف
صاحب الجيش
118- Komutan'ın Kendi
Yerine Birini Seçmesi
أنبأ موسى بن
عبد الرحمن
الكوفى قال
أنبأ أبو أسامة
عن يزيد وهو
بن عبد الله
عن أبي بردة
عن أبيه قال
لما جاء النبي
صلى الله عليه
وسلم من حنين
بعث أبا عامر
على جيش إلى
أوطاس فلقى بن
الصمة فقتل
وهزم الله
أصحابه قال
أبو موسى فرمى
أبو عامر في
ركبته رماه
رجل من بنى
جشم بسهم
فأثبته في ركبته
فانتهيت إليه
فقلت يا عم من
رماك فأشار أبو
عامر إلى أبي
موسى فقال إن
ذاك قاتلي
تراه ذاك الذي
رمانى قال أبو
موسى فقصدت
إليه فاعتمدته
فلحقته فلما
رآني ولى عنى
ذاهبا فاتبعته
وجلعت أقول له
ألا تستحي
ألست عربيا الا
تثبت فكر
فالتقيت أنا
وهو فاختلفنا
ضربتين
فضربته
بالسيف
فقتلته ثم
رجعت إلى أبي
عامر فقلت قد
قتل الله
صاحبك قال
فانزع هذا
السهم فنزعته
فنزا منه
الماء فقال يا
بن أخى انطلق
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فأقرئه
منى السلام
وقل له ان
يقول لك
استغفر لي قال
واستخلفنى
أبو عامر على
الناس فمكث
يسيرا ثم إنه
مات فلما رجعت
إلى النبي صلى
الله عليه وسلم
دخلت عليه وهو
في بيت على
سرير مزمل
وعليه فراش
وقد أثر رمال
السرير بظهر
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وجنبيه
فأخبرته
بخبرنا وخبر أبي
عامر فقلت قال
لي قل له
استغفر لي فدعا
لي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بماء
فتوضأ ثم رفع
يديه فقال
اللهم اغفر
لعبيدك أبي
عامر حتى رأيت
بياض إبطيه ثم
قال اللهم
اجعله يوم القيامة
فوق كثير من
خلقك أو من
الناس فقلت ولي
يا رسول الله
فاستغفر فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم اللهم
اغفر لعبد
الله بن قيس
ذنبه وأدخله
يوم القيامة
مدخلا كريما
قال أبو بردة
إحداهما لأبي
عامر والأخرى
لأبي موسى
[-: 8730 :-] Ebu Burde, babasından
(Ebu Musa'dan) naklediyor: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn'den
geldiği zaman Ebu Amir'i Evtas'a gidecek orduya komutan olarak tayin etti.
Evtas'ta İbnu's-Simme ile karşılaşınca onu öldürdü ve Allah'ın da yardımıyla
ibnu's-Simme'nin askerleri hezimete uğradı. Ebu Musa der ki: "Ebu Amir,
Cuşem kabilesinden bir adam tarafından okla dizinden yaralandı. Onun yanına
gittim ve: "Amcacığım! Seni kim yaraladı?" diye sordum. Ebu Amir:
"Oradakini görüyor musun? işte bana vuran odur!" dedi. Bunun üzerine
işaret ettiği adama doğru gittim. Adam beni görünce kaçmaya başladı. Ben de
peşine düştüm. Ardından giderken de ona:
"Kaçmaktan
utanmıyor musun? Sen Arap değil misin? Neden durmuyorsun?" diye
sesleniyordum. Bunun üzerine durdu ve karşı karşıya geldik. Kılıçlarla
birbirimize girdiğimizde ona vurup öldürdüm. Sonra Ebu Amir'e dönüp:
"Allah, düşmanını öldürdü" diye seslendim. Ebu Amir bana: "Şu
oku çıkar" dedi. Oku çıkarınca dizinin suyu aktı. Bunun üzerine bana:
"Yeğenim! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e git, selamımı söyle
ve ona, Ebu Amir kendisi için senden istiğfarda bulunmanı istiyor, de"
dedi. Sonrasında Ebu Amir beni insanlara komutan tayin etti. Çok bir zaman
geçmeden de vefat etti.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e döndüğüm zaman yanına girdim. Hurma dallarından yapılmış
bir yatağın üzerinde idi. Yatağın üzerinde bir döşek vardı. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sırtına ve yan taraflarına yataktaki dalların
izi çıkmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e durumu bildirdim ve
Ebu Amir'in de vefat haberini verip, kendisi için bağışlanma dilemesi isteğini
de ilettim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) su istedi, abdest alıp
ellerini kaldırdı ve:
"Allahım! Ubeyd b.
Amir'i bağışla" diye dua etti. Ellerini kaldırdığında koltuk altının beyazlığını
gördüm. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonra: "Allahım! Kıyamet
gününde onu kullarının (veya insanların) çoğundan üstün kıl" diye dua
etti. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Bana da istiğfar et" dediğimde, Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Abdullah b. Kays'ın günahını
bağışla. Kıyamet gününde güzel bir mekana yerleştir" diye dua etti.
Ebu Burde der ki: Bu
dualardan biri Ebu Amir'e, diğeri de Ebu Musa'yadır.
11036 hadiste muhtasar
olarak tekrar gelecektir. - Tuhfe: 9046
Diğer tahric: Hadisi
Buhari (2884, 4323, 6383), Müslim (2498) ve İbn Hibban (7191, 7198) rivayet
etmişlerdir.
وصاة
الإمام
بالناس
119- Devlet Başkanının
insanlara Vasiyeti
أخبرني أحمد
بن حفص بن عبد
الله قال
حدثني أبي قال
حدثني
إبراهيم بن
طهمان عن شعبة
بن الحجاج عن
علقمة بن مرثد
الحضرمي عن
سليمان بن
بريدة عن أبيه
عن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم انه كان
إذا بعث أميرا
على سرية أو
جيش أوصاه في
خاصة نفسه
بتقوى الله
ومن معه من
المسلمين خيرا
ثم قال اغزوا
باسم الله في
سبيل الله
قاتلوا من كفر
بالله اغزوا
ولا تغدروا
ولا تغلوا ولا
تمثلوا ولا
تقتلوا وليدا
فإذا أنت لقيت
عدوك من
المشركين
فادعهم إلى
إحدى ثلاث خلال
فأيتهن ما
أجابوك عليها
فاقبل منهم
وكف عنهم
وادعهم إلى
الدخول في
الإسلام فإن
فعلوا فاقبل
منهم وكف عنهم
ثم ادعهم إلى
التحول من دارهم
إلى دار
المهاجرين
فإن فعلوا
فأخبرهم ان لهم
ما للمهاجرين
وعليهم ما على
المهاجرين
فإن هم دخلوا
في الإسلام
واختاروا
دارهم فأخبرهم
أنهم يكونون
كأعراب
المسلمين
يجرى عليهم
حكم الذي يجرى
على المؤمنين
ولا يكون لهم
في الفيء
والغنيمة شيء
الا ان
يجاهدوا مع
المسلمين فإن
أبوا فادعهم
إلى إعطاء
الجزية فإن فعلوا
فاقبل منهم
وكف عنهم فإن
أبوا فاستعن بالله
عليهم ثم
قاتلهم وإن
أنت حاجزت أهل
حصن فأرادوا
أن تنزلهم على
حكم الله فلا
تنزلهم على
حكم الله ولكن
أنزلهم على
حكمك فإنك لا
تدرى أتصيب
فيهم حكم الله
وإن أنت حاصرت
أهل حصن فأرادوا
ان تجعل لهم
ذمة الله وذمة
رسوله صلى الله
عليه وسلم فلا
تجعل لهم ذمة
الله وذمة
رسوله صلى
الله عليه
وسلم ولكن
اجعل لهم ذمتك
وذمة آبائك
وذمم أصحابك
فإنكم إن
تخفروا ذمتكم
وذمم آبائكم
وذمم أصحابكم
أهون عليكم من
ان تخفروا ذمة
الله وذمة
رسوله صلى
الله عليه
وسلم
[-: 8731 :-] Süleyman b. Bureyde, babasından
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birini bir birliğe veya
orduya komutan olarak tayin ettiği zaman özel olarak komutana, genel olarak da
tüm askerlere Allah'a karşı takvayı tavsiye eder ve: "Allah'ın adıyla ve.
Allah yolunda savaşın. Ancak haddi aşmayın, vefasızlık etmeyin. Öldürdüğünüz
kimselerin uzuvlarını kesmeyin ve çocukları da öldürmeyin. Müşriklerden
düşmanlarınla karşılaştığın zaman onları şu üç şeyden birine davet et. Eğer
davetine icabet ederlerse sen de bunu onlardan kabul et ve onlara dokunma.
Onları İslamiyet'e davet et. Eğer kabul ederlerse, Müslümanların sahip
oldukları haklara sahip olacaklarını, Müslümanların sorumlu oldukları şeylerden
de sorumlu olduklarını bildir. Sonra onları kendi yurtlarını bırakıp Müslümanların
yurduna hicret etmeye davet et. Eğer kabul ederlerse, Muhacirlerin sahip
oldukları haklara sahip olacaklarını, mühacirlerin sorumlu oldukları şeylerden
de sorumlu olduklarını bildir. Eğer Müslüman olup yurtlarında kalmayı tercih
ederlerse, bedeviler konumunda sayılacaklarını, onlara Allah'ın hükmünün
geçerli olduğu gibi kendilerine de geçerli olacağı haberini ver. Bu durumda
savaşta kazanılan mal ve ganimetIerden onlara pay yoktur. Eğer İslam'ı kabul
etmezlerse onlardan cizye (vergi) iste. Eğer bunu kabul ederlerse onlardan bunu
kabul et ve onlara dokunma. Eğer kabul etmezlerse Allah'tan yardım dile ve
onlarla savaş. Eğer kaledekileri kuşattığında senden Allah'ın hükmünü
kendilerine vermeni isterlerse onları Allah'ın hükmü üzerine indirip teslim alma.
Onları kendi hükmün üzerine teslim al. Çünkü onlara Allah'ın hükmünü verirken
isabet edip edemeyeceğini bilemezsin. Eğer kaledekileri kuşatırsan ve onlar
doğruya senden Allah'ın ve Peygamberinin zimmetini kendilerine vermeni
isterlerse onlara Allah'ın ve Peygamberinin zimmetini verme. Fakat onlara kendi
zimmetini, babanın ve arkadaşlarının zimmetini ver. Sizin kendi zimmetinizi,
babalarınızın ve arkadaşlarınızın zimmetini bozmanız Allah'ın ve Resulünün
zimmetini bozmanızdan daha kolay olur" buyurdu.
Tuhfe: 1929
8532. hadiste tahrici
yapıldı.