NESAİ SÜNEN-İ KÜBRA

Bablar    Konular    Numaralar

KİTABU’S-SİYER

<< 2309 >>

استخلاف الإمام

117- Liderin Vekil Olarak Yerine Birini Bırakması

 

أنبأ بشر بن هلال البصري قال حدثنا جعفر يعنى بن سليمان قال حدثنا حرب بن شداد عن قتادة عن سعيد بن المسيب عن سعد بن أبي وقاص قال لما غزا رسول الله صلى الله عليه وسلم غزوة تبوك خلف عليا بالمدينة فقالوا فيه مله وكره صحبته فتبع علي النبي صلى الله عليه وسلم حتى لحقه في الطريق قال يا رسول الله خلفتنى بالمدينة مع الذرارى والنساء حتى قالوا مله وكره صحبته فقال له النبي صلى الله عليه وسلم يا علي إنما خلفتك على أهلي أما ترضى أن تكون منى بمنزلة هارون من موسى غير أنه لا نبي بعدي

 

[-: 8729 :-] Sa'd b. Ebi Vakkas anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Tebuk savaşına gittiğinde Hz. Ali'yi Medine'de bıraktı. Müslümanlar: "Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali'den usandı ve onun arkadaşlığını istemez oldu" diye konuşmaya başlayınca Hz. Ali, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasından gitti ve yolda yetişip:

 

"Ey Allah'ın Resulü! Beni Medine'de çocuklar ve kadınlarla bıraktın. İnsanlar benden usandığını ve artık arkadaşlığımı istemediğini söylemeye başladılar" dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ali! Ben seni ailem için geride bıraktım. Yanımdaki konumunun Harun'un, Musa'nın yanındaki konumu gibi olmasını istemez misin? Ne var ki benden sonra peygamber gelmeyecektir" buyurdu.

 

Tuhfe: 3858

 

 

استخلاف صاحب الجيش

118- Komutan'ın Kendi Yerine Birini Seçmesi

 

أنبأ موسى بن عبد الرحمن الكوفى قال أنبأ أبو أسامة عن يزيد وهو بن عبد الله عن أبي بردة عن أبيه قال لما جاء النبي صلى الله عليه وسلم من حنين بعث أبا عامر على جيش إلى أوطاس فلقى بن الصمة فقتل وهزم الله أصحابه قال أبو موسى فرمى أبو عامر في ركبته رماه رجل من بنى جشم بسهم فأثبته في ركبته فانتهيت إليه فقلت يا عم من رماك فأشار أبو عامر إلى أبي موسى فقال إن ذاك قاتلي تراه ذاك الذي رمانى قال أبو موسى فقصدت إليه فاعتمدته فلحقته فلما رآني ولى عنى ذاهبا فاتبعته وجلعت أقول له ألا تستحي ألست عربيا الا تثبت فكر فالتقيت أنا وهو فاختلفنا ضربتين فضربته بالسيف فقتلته ثم رجعت إلى أبي عامر فقلت قد قتل الله صاحبك قال فانزع هذا السهم فنزعته فنزا منه الماء فقال يا بن أخى انطلق إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فأقرئه منى السلام وقل له ان يقول لك استغفر لي قال واستخلفنى أبو عامر على الناس فمكث يسيرا ثم إنه مات فلما رجعت إلى النبي صلى الله عليه وسلم دخلت عليه وهو في بيت على سرير مزمل وعليه فراش وقد أثر رمال السرير بظهر رسول الله صلى الله عليه وسلم وجنبيه فأخبرته بخبرنا وخبر أبي عامر فقلت قال لي قل له استغفر لي فدعا لي رسول الله صلى الله عليه وسلم بماء فتوضأ ثم رفع يديه فقال اللهم اغفر لعبيدك أبي عامر حتى رأيت بياض إبطيه ثم قال اللهم اجعله يوم القيامة فوق كثير من خلقك أو من الناس فقلت ولي يا رسول الله فاستغفر فقال النبي صلى الله عليه وسلم اللهم اغفر لعبد الله بن قيس ذنبه وأدخله يوم القيامة مدخلا كريما قال أبو بردة إحداهما لأبي عامر والأخرى لأبي موسى

 

[-: 8730 :-] Ebu Burde, babasından (Ebu Musa'dan) naklediyor: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn'den geldiği zaman Ebu Amir'i Evtas'a gidecek orduya komutan olarak tayin etti. Evtas'ta İbnu's-Simme ile karşılaşınca onu öldürdü ve Allah'ın da yardımıyla ibnu's-Simme'nin askerleri hezimete uğradı. Ebu Musa der ki: "Ebu Amir, Cuşem kabilesinden bir adam tarafından okla dizinden yaralandı. Onun yanına gittim ve: "Amcacığım! Seni kim yaraladı?" diye sordum. Ebu Amir: "Oradakini görüyor musun? işte bana vuran odur!" dedi. Bunun üzerine işaret ettiği adama doğru gittim. Adam beni görünce kaçmaya başladı. Ben de peşine düştüm. Ardından giderken de ona:

 

"Kaçmaktan utanmıyor musun? Sen Arap değil misin? Neden durmuyorsun?" diye sesleniyordum. Bunun üzerine durdu ve karşı karşıya geldik. Kılıçlarla birbirimize girdiğimizde ona vurup öldürdüm. Sonra Ebu Amir'e dönüp: "Allah, düşmanını öldürdü" diye seslendim. Ebu Amir bana: "Şu oku çıkar" dedi. Oku çıkarınca dizinin suyu aktı. Bunun üzerine bana: "Yeğenim! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e git, selamımı söyle ve ona, Ebu Amir kendisi için senden istiğfarda bulunmanı istiyor, de" dedi. Sonrasında Ebu Amir beni insanlara komutan tayin etti. Çok bir zaman geçmeden de vefat etti.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e döndüğüm zaman yanına girdim. Hurma dallarından yapılmış bir yatağın üzerinde idi. Yatağın üzerinde bir döşek vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sırtına ve yan taraflarına yataktaki dalların izi çıkmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e durumu bildirdim ve Ebu Amir'in de vefat haberini verip, kendisi için bağışlanma dilemesi isteğini de ilettim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) su istedi, abdest alıp ellerini kaldırdı ve:

 

"Allahım! Ubeyd b. Amir'i bağışla" diye dua etti. Ellerini kaldırdığında koltuk altının beyazlığını gördüm. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonra: "Allahım! Kıyamet gününde onu kullarının (veya insanların) çoğundan üstün kıl" diye dua etti. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Bana da istiğfar et" dediğimde, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Abdullah b. Kays'ın günahını bağışla. Kıyamet gününde güzel bir mekana yerleştir" diye dua etti.

Ebu Burde der ki: Bu dualardan biri Ebu Amir'e, diğeri de Ebu Musa'yadır.

 

11036 hadiste muhtasar olarak tekrar gelecektir.   -  Tuhfe: 9046

 

Diğer tahric: Hadisi Buhari (2884, 4323, 6383), Müslim (2498) ve İbn Hibban (7191, 7198) rivayet etmişlerdir.

 

 

وصاة الإمام بالناس

119- Devlet Başkanının insanlara Vasiyeti

 

أخبرني أحمد بن حفص بن عبد الله قال حدثني أبي قال حدثني إبراهيم بن طهمان عن شعبة بن الحجاج عن علقمة بن مرثد الحضرمي عن سليمان بن بريدة عن أبيه عن رسول الله صلى الله عليه وسلم انه كان إذا بعث أميرا على سرية أو جيش أوصاه في خاصة نفسه بتقوى الله ومن معه من المسلمين خيرا ثم قال اغزوا باسم الله في سبيل الله قاتلوا من كفر بالله اغزوا ولا تغدروا ولا تغلوا ولا تمثلوا ولا تقتلوا وليدا فإذا أنت لقيت عدوك من المشركين فادعهم إلى إحدى ثلاث خلال فأيتهن ما أجابوك عليها فاقبل منهم وكف عنهم وادعهم إلى الدخول في الإسلام فإن فعلوا فاقبل منهم وكف عنهم ثم ادعهم إلى التحول من دارهم إلى دار المهاجرين فإن فعلوا فأخبرهم ان لهم ما للمهاجرين وعليهم ما على المهاجرين فإن هم دخلوا في الإسلام واختاروا دارهم فأخبرهم أنهم يكونون كأعراب المسلمين يجرى عليهم حكم الذي يجرى على المؤمنين ولا يكون لهم في الفيء والغنيمة شيء الا ان يجاهدوا مع المسلمين فإن أبوا فادعهم إلى إعطاء الجزية فإن فعلوا فاقبل منهم وكف عنهم فإن أبوا فاستعن بالله عليهم ثم قاتلهم وإن أنت حاجزت أهل حصن فأرادوا أن تنزلهم على حكم الله فلا تنزلهم على حكم الله ولكن أنزلهم على حكمك فإنك لا تدرى أتصيب فيهم حكم الله وإن أنت حاصرت أهل حصن فأرادوا ان تجعل لهم ذمة الله وذمة رسوله صلى الله عليه وسلم فلا تجعل لهم ذمة الله وذمة رسوله صلى الله عليه وسلم ولكن اجعل لهم ذمتك وذمة آبائك وذمم أصحابك فإنكم إن تخفروا ذمتكم وذمم آبائكم وذمم أصحابكم أهون عليكم من ان تخفروا ذمة الله وذمة رسوله صلى الله عليه وسلم

 

[-: 8731 :-] Süleyman b. Bureyde, babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birini bir birliğe veya orduya komutan olarak tayin ettiği zaman özel olarak komutana, genel olarak da tüm askerlere Allah'a karşı takvayı tavsiye eder ve: "Allah'ın adıyla ve. Allah yolunda savaşın. Ancak haddi aşmayın, vefasızlık etmeyin. Öldürdüğünüz kimselerin uzuvlarını kesmeyin ve çocukları da öldürmeyin. Müşriklerden düşmanlarınla karşılaştığın zaman onları şu üç şeyden birine davet et. Eğer davetine icabet ederlerse sen de bunu onlardan kabul et ve onlara dokunma. Onları İslamiyet'e davet et. Eğer kabul ederlerse, Müslümanların sahip oldukları haklara sahip olacaklarını, Müslümanların sorumlu oldukları şeylerden de sorumlu olduklarını bildir. Sonra onları kendi yurtlarını bırakıp Müslümanların yurduna hicret etmeye davet et. Eğer kabul ederlerse, Muhacirlerin sahip oldukları haklara sahip olacaklarını, mühacirlerin sorumlu oldukları şeylerden de sorumlu olduklarını bildir. Eğer Müslüman olup yurtlarında kalmayı tercih ederlerse, bedeviler konumunda sayılacaklarını, onlara Allah'ın hükmünün geçerli olduğu gibi kendilerine de geçerli olacağı haberini ver. Bu durumda savaşta kazanılan mal ve ganimetIerden onlara pay yoktur. Eğer İslam'ı kabul etmezlerse onlardan cizye (vergi) iste. Eğer bunu kabul ederlerse onlardan bunu kabul et ve onlara dokunma. Eğer kabul etmezlerse Allah'tan yardım dile ve onlarla savaş. Eğer kaledekileri kuşattığında senden Allah'ın hükmünü kendilerine vermeni isterlerse onları Allah'ın hükmü üzerine indirip teslim alma. Onları kendi hükmün üzerine teslim al. Çünkü onlara Allah'ın hükmünü verirken isabet edip edemeyeceğini bilemezsin. Eğer kaledekileri kuşatırsan ve onlar doğruya senden Allah'ın ve Peygamberinin zimmetini kendilerine vermeni isterlerse onlara Allah'ın ve Peygamberinin zimmetini verme. Fakat onlara kendi zimmetini, babanın ve arkadaşlarının zimmetini ver. Sizin kendi zimmetinizi, babalarınızın ve arkadaşlarınızın zimmetini bozmanız Allah'ın ve Resulünün zimmetini bozmanızdan daha kolay olur" buyurdu.

 

Tuhfe: 1929

8532. hadiste tahrici yapıldı.